REŞİT AKİF PAŞA

Şair, Vali Reşit Akif Paşa


      Mustafa Salih Reşit (Paşa), Arnavutluk hanedanından esbak Şurayı Devlet Reisi Vezir Mehmed  Akif (Paşa) nın oğludur. 1863 (1279 H.) de Yanyada doğdu.

            Bir müddet Galatasaray Sultani mektebinde, muahharen hususi surette Arabi, Farisi, Tarih, Hendese, Coğrafya, biraz da Fransızca okudu.

            1882 (7 receb 1299) da Amedi kalemine nazmen ve bir sene sonra asaleten memur oldu. 1895 (12 receb 1312) dekuruş maaşla Şurayı Devlet âzalığına ve teşkilatı ahirede Mülkiye dairesi âzalığına tayin vekuruşa iblağ olundu.

            1902 (12 zilkide 1319) dakuruş maaşla Sivas vilayeti valiliğine ve Meşrutiyetin ilanını müteakıben Dahiliye Nezaretine nasbedildi.  İstanbul'a geldi. Hastalığından bahs ile vaziyetine başlamazdan evvel istifa etti.

            1909 (30 şevval 1327) de Âyan âzalığına, 1318 (7 muharrem 1337) de Ahmet İzzet (paşa) nın kabinesinde Şurayı Devlet riyasetine tayin kılındı. Kabine ile beraber istifa etti.

            1819 (19 şaban 1337) de Damad Ferid (Paşa) nın kabinesinde meclise vükelaye memur oldu.

            1905 (28 rabiülahır 1323) de vezaret rütbesi ve muhtelif tarihlerde murassa Osmani, murassa Mescidi, murass İftihar nişanlarını, altın ve gümüş İmtiyaz, altın Liyakat madalyalarını ihraz eyledi.

            Hayli müddet seretanı kebedilen muztarib olarak 15 Nisan 1920 (11 receb 1338) da vefat etti. Fatih türbesi haziresinde babasının yanına defnolundu.

            Zeki, nazük, dilnevaz, muntazam söz söylemeye itinakar idi. Dilfirib sözler,sayyadane muamelelerle muhatabını meclub ve meftun ederdi.

            Aşinalarından bazıları, reftar ve küftarda istihzaye mail ve tasannua aşüfte dil olduğundan ve müstehziyane ve mutasanniane kavl ve fiillerinden bahsederlerse de ben, zahiri hale nazır ve bitanei ahvale vukufdan mütahazzirim.

            Babası gibi kendide hanedan idi. Konağı umumi müsafirhaneye benzerdi. Taşradan gelen müsafürler ve bir suretle mihnete uğruyanlar orada uzun müddet yer, içer yatarlardı. Vefa yangınında konak, eşyasiyle yandığından zarurete uğradı. Bittabi hanedanlıktanda eser kalmadı.

            Sivas Valiliği, ilk taşra memuriyeti olduğu halde reviyetkarane ve adilane idari hükümet ve ahaliye hoşnut ederek valiler arasında müşarünbilbenan oldu.         

            Dahiliye nezaretine tayin olunarak İstanbul'a geldiği esnada rahatsızlığından dolayı yalnız akribasını kabul edeceğini gazetelerle ilan etmişti. Gıyaben tanıdığı Diyarbakırlı Emiri, birlikte ziyarete gitmemizi teklif ettiğinden –O sırada vazifesi pek çok ve pek mühim olan Sadaret mektubi kalemi müdüriyetinde ve bir takım hasid ve fasidler arasında ve envaı gavail ve meşagil içinde bulunduğum halde­ – Konağa gitmiştik. Mukbilere tekapu, müdbirlerden tahvili ru eden ebnai rüzgar, konağı istila etmişti. Bir halde ki odalarda oturacak yer kalmamıştı. Paşa'nın rahatsızlığından bahs ile züvvare itizar edildiği esnada yine Emiri'nin arzusile şeklinde müşterek bir varaka yazmıştım.  Kenarına aynen şu satırları yazarak iade etmişti:

           

            Cezbi kulubdaki meharetine bu sözlerde şehadet eder.

            Bilahare senelerce görüşüldü. İlmi, edebi suhbetler edildi.

            Edip,katip,şair,nüktedan,sühanşinas,mütefattın idi. Söylenilenin nikat ve dekayıkı derhal tefehhüm ve takdir ederdi.

            Mülakata uzun müddet fasıla verilmemesine daima ihtar ettiğinden kardeşim merhumla birlikte ziyarete gittiğimiz gecelerde birinde uşak, Paşanın konakta bulunmadığını söylemişti. Ertesi gün nükte amiz bir tezkire yazmıştım. Şu cevabı vermişti:

            Bu cevap da, gönül avlamakta, kendi senakar tedarük etmekte meharet sahibi olduğunu teyid eden şevahiddendir.

            Gençliğinden beri şiir ile iştigal ve üdeba ve şuara ile ihtilat eylediğinden bir divan teşkil edecek kadar manzumler vücuda getirmiş olması melhuzdur. Hanumanını yakan, yıkan yangın, asarını mahvetmiştir.

 



Yazdır

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin



  Beğen | 2  kişi beğendi